ÇOKLU ZEKA

Ormanlar Kralı Aslan, sabahın ışıklarıyla kükreyerek kalkmış.
Yardımcısı Kurt’u çağırmış. “Kral olalı beri, bu ormanda bir başıbozukluk
görüyorum“ demiş. Kurt’a, tam kuşluk vakti, tüm hayvanların reislerinin
toplanmaları için emir vermiş. Kurt, “Baş üstüne!“ diyerek, şimşek gibi
fırlamış. Bir bir tüm hayvanların reislerine, “Kralın hepinize önemli bir
mesajı var“ diye haber salarak, meydanda toplanmalarını söylemiş.
Kralın bu haberini alan hayvanların reisleri, tam vaktinde, fire
vermeden toplanmışlar. Kurt, kralın tahtını çok görkemli hazırlamış ve
toplantı meydanına çeki düzen vermiş. Kral Aslan’ın huzuruna çıkarak,
“Efendim! Herkes hazır emrinize amadedir“ demiş. Çok önemli
durumlarda giydiği kaftanı üzerinde olduğu halde görünen Aslan, büyük
bir gösteriş içinde kurulu tahta çıkmış. Meydanda büyük bir sessizlik
varmış. Kral Aslan, şöyle kalabalığı bir süzmüş. Sonra tane tane
konuşmaya başlamış:
“Ben kralsam, bu ormanda benim dediğimden başkası olamaz. Kral
olduğum günden bu yana, sizde çok büyük başıbozukluk görüyorum.
Bundan sonra ben izin vermedikçe ortalıkta öyle gezinmeyin. Nedir o
oynamaklar, bir o yana bir bu yana zıplamaklar, nedir o her kafadan
çıkan sesler, disiplinsizler… Benim ülkemde öyle laubalilikler istemiyorum.
Herkes evine dönsün. Talimatnamem size ulaşıncaya kadar, sakın ha,
evlerinizden çıkıp ortalıkta dolaşmayın!“
Konuşmasını kısa keserek, aynı heybetle tahtan inmiş. Orada
bulunan hayvan reisleride büyük bir sessizlik içinde, başları yerde,
başlarına neyin geleceğini düşünerek, gruplarının başına gitmek üzere
dağılmış. Bir hayli zaman geçmiş. Kralın emri tutulmuş. Ortalıkta hiçbir
hayvan görünmemiş. Ama olan Aslan’a olmuş. Inlem ve ağlama
uğultularından geceleri gözüne uyku girmemiş. Orman bir uğultu olmuş,
kralın kafasının içini doldurmuş. Bu hal kralı çok rahatsız etmiş.
Dayanamamış. En sonunda yardımcısı Kurt’u çağırmış: “Bu ne hal!
Geceleri uyku tutmuyor gözümü; gündüzleri de bu ormanda bir gariplik
oluyor“ demiş. Kurt: “Emir verin, meclisi toplayayım“ diyerek çözümün
yine hayvan reislerinde olduğunu ima etmiş. Aslan çenesini tutarak
“hıı…” demiş. Ve “öyleyse hemen” diye emir buyurmuş. Kurt, en hızlı bir
şekilde hayvanların reislerini toplamış. Meydanda yine aynı büyük
sessizlik olmuş. Heybet içinde tahta çıkan Kral Aslan, “ne bu hal” demiş.
“Bu inilti ve ağlama uğultuları da neyin nesi? Hem gözleriniz neden kan
çanağına dönmüş?” kısa bir sessizlikten sonra hayvanların sözcüsü
tavşan, büyük bir saygı içinde öne çıkarak, konuşmak için izin istemiş.
Kral, el işaretleri ile konuşmasına izin vermiş. Sözcü tavşan: “Efendimiz”

demiş. “Güç getiremeyecğimiz talimatnameleriniz, biz aciz kullarınızı çok
üzdü ve bizi zora soktu. Çünkü yepimizin yetenekleri ayrı, becerilerimiz
de buna göredir. Emir buyuracağınız tarzda daranmakla biz kendimiz
olamayız. İşte halimiz! Bize merhamet edin! Bizi serbest bırakın ki,
dünyaya kendi gözlerimizle bakalım. İzin veriniz; kendi zekamız ürünü
olan becerilerimizi sergilemeye devam edelim. Bunu yaparken saygımızda
asla kusur etmeyiz.” Kral, tavşanın sözlerinden etkilenmiş olacak ki, öyle
bir müddet durmuş. Tüm hayvan reisleri de krallarının talimatnamelerini
can kulağıyla bekliyorlarmış. Sözcü Tavşan’ın teklifini onaylama
anlamında, “Peki” demiş Kral Aslan. Arkadaşlarının yanına gitmelerini
işaret etmiş. Ertesi gün orman, tüm hayvanların oyun ve neşeleri ile bir
bayrama dönüşmüş; orman canlanmış. Kral Aslanın da hoşuna gitmiş.